22 Temmuz 2007 Pazar

mektup - Bir olmak

Bu sabahlar daha çok olacaga benzer.. sonu gelmez bir kuyu gibi,indikçe iniyorum beni ertesi güne baglayan bir başka geceden fazlası degil gördügüm.

Seninle sabaha kavuşturdugumuz geceleri anımsadım. Her şeyimiz ayrı bir olay olmak zorundaymış gibi ilk öpüştügümüz gece bile tam üç kere polislere yakalanmıştık. Kafalar kıyak beyaz şaraplar açılmış,Tophanenin oradaki set üstünde.. Ne güzel manzarası vardı hatırladın mı? Hatta bir ara yagmur çiselemişti arabanın üstündeki camı açtık,yagmur ikimizin üzerine yagmıştı. Sonra yetinmedik arabadan çıkıp birlikte sarılarak beklemiştik yagmurun altında.

Ben çok saf sevmiştim seni.Ne bir geçmiş kaygısı,ne de ertesi gün ne olacak endişesi.Sadece sevmiştim seninle olmayı.Sana dokunmayı,seninle sohbetleri ve iki otuzbeşlik şarap tadında,hindistan cevizi kokulu öpüşmeleri. Ben sadece bunları hatırladım o zamanlardan.Ama kimbilir senin için nasıldı..?

Ben herşeyi aklımın ve ruhumun derinliklerine kazıdım ama sen ilk öpüştügümüz tarihi bile hatırlamazsın herhalde.

Hatırlatayım.. 12 Subat... peki ilk sevişmemiz? 11 Mart.. :) ben herşeyi yazmışım bir yerlere,derinliklere ama gel gör ki belki de senin unutmak ve hayatından çıkarmak istedigin anılardan ibaret benim sevgimin nadide dakikaları.. Gücenmemek,üzülmemek,ve aglamamak elimde degil bunca yaşantıdan ve katlanılanlardan sonra bir gecede vazgeçmek hepsinden.Bir gecede vazgeçebilme gücünü gösterebilmek.. Bir gecede kabullenivermek o eli bir daha tutamayacagını..Bir an içerisinde vazgeçmek senin dudaklarından.. uzak kalmayı beklemek teninin kokusundan..

Tek aşık ben değilim dünyada,ama aşkın olmayı çok istemiştim.. Hatta bir aralar aşkım bile demiştin.. Ya sen kandırdın beni,ya da daha kötüsü kandıran hep ben olmuştum kendimi..

Rüyalarımdaydın dün yine.. herşeyin güllük gülistanlık gittigi bir rüyanın içindeydin,yanıma gelip elimi tutmuştun tekrar,tekrar hissettim o guzelim dudaklarını dudaklarımda,ve yine o hep hatırlamak istedigim hindistan cevizi tadında..

19 Temmuz 2007 Perşembe

mektup - özlem...

Iki sene önce bir Subat ayında mektup yazmısım sana...sayılı zamandır elime kagıt kalem alıp bir mektup yazdıgım.. Yazmısım ama ulasmamıs senin eline.Odamın tozlu raflarından birinde bir kitabın arasına sıkıstırmısım kimsecikler görmesin diye.

Sevgimizin ilk gunlerinden bir ses,bir söz oldu bana.Kaldısın yurdun kapısına dayanıp elimde çiçeklerle seni bekledigim o günlerin birinin sonunda kaleme almısım.Bir kavusmadan çok bir ayrılık mektubu gibi sanki.Belli ki,alısılanın aksine dilime geçirdigim sözü elime geçirememisim o gün.

Burada oldugu gibi yazmak isterdim ancak sanki ikimizin birlikte oldugu o zamanlara dair bir özelligi olsun istedigim için yazmadım.Zaten el yazması bir mektubun degeri her zaman ayrıdır benim için.Hele bir de özene bezene kaligrafik harflerle,kesik uçlu kalemlerle üzerlerine mühürler vurularak yazılmıs bir mektupsa.

Benden,Özgürlügümü istiyorum artık deyip ayrıldıgın o gün,istiklal caddesinde oturdugumuz gidemedim o gün bugündür.Çünkü ne zaman önünden geçsem,buruk bir ürpertiyle yüzümü diğer yana çeviriyorum hala.

Özlemim bitmemis ve tükenmemis sevgim sana daha..

Ve Haklısın..

Senin yurtdısında olduğun su zamanlarda,bu sehrin her sokagında,hani derler ya her köse başında seninle ilgili bir anı canlanıyor gözümde.Daha önce yüzlerce kez yürüdügüm gelisigüzel sokakların bile bir anlamı var artık benim için.Tabi hatırlamak isteyene.

Taskısla,taskısla oluyor sırf sen orda okurken yollarını asındırdıgım için. Hisarlardan,birlikte edilen kahvaltıların neseli gülücükleri yankılanıyor hala kulaklarıma.Genellikle haftasonlarına denk gelen "Kale" kahvaltılarında birlikte okudugumuz gazetelerin sayfalarını bile hatırlar gibi oluyorum zaman zaman.Gitmedim mi.. yine gidiyorum.. ama her seferinde boynu bükük,her seferinde senin çayından aldıgım yudumun lezzetini dudaklarımda hatırlayarak.

Besiktastaki o dogalgaz kutusunun arkasına,on sene sonra birlikte açarız diye koydugumuz ve birbirimize göstermeden yazdıgımız yazılar geliyor aklıma hala o yaya geçidinden geçerken Akaretlerin orada. Tesvikiye'nin her sokagında sana gelirken kosturan beni görüyorum.Elinde ya aksam icin alinmis SOK market posetleri,ya da bitter çikolatalı dondurma..

Sen uzaktasın,hiçbir anı yok ki oralarda bana seni hatırlatacak.. biliyorum.Üzülüyorum,içimden bir ses sürekli bu sevginin degerini bilmeni ve bir daha yarıda bırakmamak üzere bana dönmeni istiyor.Ama yapamıyorum..Sadece susuyorum,zaman zaman hafif tuzlu gözyası kıvamında özlüyorum..

Bu kadar özleme,ve bu kadar gözyasına gerek varmıydı diyorum içimden. Ama benden sana veremeyecegim tek şeyi istedin giderken.. Özgürlügünü..

Esimken,bebegimken sana ne kadar vermeye çalıssam da sana,neticede insanı her zaman baglayan bir zaman geliyordu elbet.Gelmeli de zaten. Birlikte olmanın ve kulagıma fısıldadığın,bir olmanın,tam olmanın,bütün olmanın anlamını buldugu zamanlardır zaten fedakarlıklar.

Ama sen bana bakma,ben susuyorum,aglıyorum ve özlüyorum.